5 Kasım 2011 Cumartesi

"NECATİ MEŞGUUL!!!" (28 Ekim)



Tuğçe yine yok.Bu sefer de erkek arkadaşı Gökay bir trafik kazası geçirdi. (Neyseki çok önemli bir şey yok, geçmiş olsun Gökay)Tuğçe'nin yokluğunda mümkün olduğunca reji asistanlığını yapmaya  çalışan Esra da sahnede olduğu için yokluğu hissedilir oldu.Esra ile Necati yönetmenin isteği üzerine Vittoria ile Tartini'nin ilk karşılaşması sahnesini aldılar. Tuğçe'nin yokluğunun neden olduğu  aksaklıklara  ve Necati'nin bütün gün telefonunun kesik olmasından kaynaklanan gerginliğine rağmen prova oldukça verimli bir şekilde devam ediyordu. Taa ki Necati'nin kesik olan telefonu açılana kadar. Önce Necati gün içinde araması gerekip de arayamadığı kursiyerlerini  aramaya başladı. Hadi bunu bekledik bu sefer de prova, gün içinde Necati'ye ulaşamayanların ulaşmaya başlamasıyla gelen telefonlarla kesilmeye başladı. Hayır adamın kursu var bir şey de diyemiyoruz kapat telefonu diye. "Çok önemli çok önemli kusura bakmayın inan bu son" falan diye tepkileri savuşturuyor. Zaten yüzündeki suçluluk ifadesini ve provayı kestiği için duyduğu üzüntüyü gören yufka yürekli yönetmen anlayışın doruklarında geziniyor.Ama ama ama  her seferinde role girip, gelen telefonla pat diye kesilerek ortada kalan Esra(ee bu kişi benim), yönetmen kadar sabırlı değil.Yine  Esra role giriyor "Dudaklarım yerde duran  ölü bir uçurtma Sinyor Tartini alın uçurun onu güçlü nefesinizle" diyerek Tartini'yi taciz ettiği anda Necati'nin bir kez daha telefonu çalıyor,  Necati özür dileyerek açmak zorundayım deyip telefonu açtığı anda Esra yüksek perdeden bağırıyor "NECATİ MEŞGUUL"  . Meğer arayan kızını drama dersleri için Necati'ye teslim eden bir veliymiş ve ses doğal olarak ona kadar gitmiş. Necati'nin geçirdiği afallama, provada olduğu gerçeğini söylemeyi bir kaç dakika geciktirdi ve veli o ana kadar ne düşündü bilemiyoruz!!!. Ya da Provada olduğumuza inandı mı bu da bizim için meçhul. Telefon görüşmesi esnasında Necati'nin yüzünde gökkuşağının bütün renklerini, konuşma bittikten sonra da gözünde çakan şimşekleri görmemize ve sesindeki gök gürlemesini duymamıza rağmen (ve birazda bu yüzden belkide) ekipçe yerlerde yuvarlanana ve nefessiz kalıp kızarana kadar güldük. Bu aşamadan sonra kimsenin toparlanamayacağını düşünen yönetmen gülerek çalışmayı sonlandırdı. Necati'nin öfkesini dindirmek ise Esra'ya iki kısa özür mesajına ve bir Ülker çikolatalı gofrete patladı.
Esra GÜNEŞ

5 yorum:

  1. yazının altında geçen Esra Güneş imzasına bakıp aldanmamak gerek öyle değil mi yufka yürekli anlayışlı ve de sabırlı yönetmenim:) Gizli megolamanlığın böylesi...:))

    YanıtlaSil
  2. Sen yazmışsın benim ne suçum var

    YanıtlaSil
  3. ve yönetmenin rötuşunun oyunculuk rötuşunu aşıp coştuğu an. yazının orjinal halini eklemiyorum yorumlara:)yoruma ekleyemediğim bir kelime daha var önde gelen cümlesi "senin bu yaptığına "diye başlıyor.

    YanıtlaSil
  4. Yönetmen her yerde yönetmendir. Blogda da sahnede de gerekirse adamın hayatına bile karışır:)) boşuna mı yönetmen olduk

    YanıtlaSil
  5. evet evet senin bu yaptığına.. (neler denmez.) hayatımızı yönetemeyeceksiniz sayın yönetmen. Önümüzdeki blog başlığı oyuncular isyanda olmasın:)

    YanıtlaSil